Kadın sorunsalı, 2010 yılında, uzay*ışık çağında bile ne yazık ki tartışılmakta olan bir durum.
Bu durumdan öteye geçilmesi gereken bir aşamadayız. Sanki meşru diye gösterilip, benimsetilip, dayatılıp, yaşanılmaya mecbur bırakılan bir sistemin içinde olmak, sonra o sistemi inşa edenlerden medet ummak nasıl da acıklı. Kaldı ki sistemin temelini hep birlikte atıyoruz aslında. Bu yüzden yardımı da yalnızca kendimizden isteyeceğiz…
Hani bazı sığ beyinlilerin kafasına bir balyoz indiresiniz geliyor ne yazık ki! Çünkü başka türlü bir yaklaşımdan anlayamayacaklarını düşünmeden edemiyorsunuz. Seviye eş değerde mi olmalı onlarınkiyle?
İnsanlık ayıbı gibi herhangi bir suçu işleyen birilerine nasıl bir yaklaşım sergilenmeli?
Şimdi çözüme odaklanma zamanı. Bu insanların eğitim seviyelerini, yaşam tarzlarını, psikolojik ruhsal durumlarını da göz önünde bulundurup ele almak gerek. Bir insan evladının yaşadığı her eylemin mutlaka kendine göre geçerli bir açıklaması olduğunu düşünürsek eğer, ki öyledir, böyle bir olayın sebebinin neler olabileceğini anlayabilmek gerekir öncelikle.
Ve öylesine derin, öylesine geçerli ki bu nedenler, ortaya çıkan sonuçlar her birimizin canını yakıyor. Oysa bütün olanlar her bir can’a haksızca uygulanmış olan politikaların hasadıdır.
Bilginin özüne ulaşmaya çalışılmalı. Ulaşılan bilgi acı verebilir. Ancak özden gelen bilgi her zaman mutluluğa götüren anahtarı sunabilir. Bunun farkında olmak ise sadece bir başlangıçtır.
Diğer olası çözümler nelerdir?
Bana kalırsa Dünya ciddi bir karmik temizlik yaşıyor. Savaşlar, çirkin saldırılar, cinsiyet ayrımcılığı, kadına yapılan haksızlıklar, her türlü şiddet olayları, derken küçük insanoğlu ulu doğa ananın uyarılarını dikkate almadan şuursuzca yaşıyor. Kısıtlı sandığı bilincinin ötesine geçemeyeceğine inandıkça kendi cehenneminde boğuluyor. Kişi bir başkasının hakkına tecavüz ettiğinde aslında kendini gasp ettiğinin farkında olamıyor.
İnsanın evrimleşmesi sürecinde olanlar oluyor.
Siirt’te yaşananlar… Ya da Edirne’de, Çorum’da… Dünyanın herhangi bir yerinde… Özündeki esas nedenler en can alıcı sorunlardan ileri geliyor. Ve temelinde yatan sebepler tamamıyla kişilerin zihinlerinde aşamadıkları sorunlarıdır. Basamak atlaması yapmaları gereken kendi kök çakralarıyla ilgilidir. Kendilerine karşı yapıyorlardır bu tecavüzleri, kendi türlerine. Bu böyledir.
Çok değil yakın tarihimize bir bakarsak eğer nasıl insanlığımızdan utandıran tecavüz olaylarının yaşandığını hatırlarız. Dogmatik inanç sistemleri insanları kendi karanlıklarından kurtarmıyor. Asıl meselenin kendi içimizde olduğunu anlamak zor değil.
Yeryüzünün başka herhangi bir yerinde de bu ve benzeri olayların yaşanması bizi Türkiye’ye karşı şefkatli olmaya çağırmaya yetmeli mi? Yetmeli. Şefkat şart. Burada olanlara ya da Dünya’nın herhangi bir yerindeki cinsiyet sömürülerine yüzyıllardır çözüm bulunabilindi mi? Uygulamalar sonuç verdi mi? Özgür birey özgür düşünce; uyanıştan, bilimsel sağduyulu eğitimden ve nitelikli eğitimciden, sanatın koruyan onaran sığınaklarından geçiyor…
Özgür düşünce aydınlanmayla başlar! Aydınlanma; bilmeye, anlamaya dayanır, körü körüne inanmaya değil! Aydınlar sorumluluklarını bilmelidirler. Söyledikleri ve yaptıklarıyla aydınlanma sürecini başlatıp, destek vermelidirler. Aydınlanmaya yönelik ortak bilinç oluşturmak için çalışmak gerekir.
Bütün yaşananlarda her birimizin katkısı var kuşkusuz. Hiç birimiz masum değiliz. En başta erkek egemenliğini besleyen biz kadınların, yasaları düzenleyen ataerkil zihniyetin; eğitimsizliğe razı olanların, boyun eğenlerin, bilinci kapalı olanları aydınlatmayı değil de onları yönetebilmek adına kendine çıkar sağlamayı tercih eden asıl kötülüğü kendine yaptığının farkında olmayanların, düşünce sistemlerinin, büyük oranda suçu var.
Ancak biz gene de suçlu aramayı bırakıp dibe vurulan bu türden durumları nasıl değiştirip dönüştürebiliriz diye düşünmeliyiz. Kendimize bakmalıyız. Her birey kendi içine yönelmeli düşünmelidir. Odağımız bu ortak misyonu gerçekleştirmeye yönelik olmalıdır.
Daha aydınlık bir dünya için çalışan kesim büyüdükçe Dünyada Cenneti yaratma çabası da kolaylaşacaktır. Işığa doğru ilerleyen adımların en gerekli yolu ego-zihin- nefis karmaşalarımızı salıvermekten geçiyor çünkü.
Bir yanıt bırakın