Diyarbakır Devlet Tiyatrosu; kentimizde, neredeyse çeyrek yüzyıllık sanat maratonunda var olan bir sanat kurumumuzdur. Yoğrulan, yoğuran, olduran; ülkemizin bağrından çıkan sanatçıların omuzlarında bir mihenk taşı gibi sürekli parlayan… Bu kentin en önemli kültür sanat birimlerinden biri olarak varlığını sürdürdükçe ışığını yansıtan… En önemlisi de halkın giderek artan ilgi ve sevgisiyle büyüyen…
Diyarbakır Devlet Tiyatrosu 29 Ekim 1988’de; ilk kez Ali Bey’in yazdığı “Ayyar Hamza”yı sahneleyerek açılışından bu yana, zengin repertuarıyla Diyarbakırlı tiyatro severlerle buluşmayı sürdürüyor.
20 nci kuruluş yıldönümünde yani 2008 yılında ise sezonu; Ceza Kanunu adlı çok özel bir oyunla açtı bu önemli kurumumuz.
İbnürrefik Ahmet Nuri Sekizinci’nin “Ceza Kanunu” özel bir oyundur. Çünkü:
İlk kez 1923 yılında sahnelenmiştir. Yani Kurtuluş Savaşı’nın hemen sonrasında.
Olayın öyküsü şöyledir:
Tiyatro sanatçısı Muvahhit Bey bugünkü adıyla İstanbul Şehir Tiyatroları’nın yani Darülbedayi’nin dağılması üzerine yeni kurmuş olduğu topluluğuyla, eşi Bedia Hanım’ı da yanına alarak İzmir’ e gider. Mustafa Kemal de o sırada İzmir’de bulunduğundan, oyuncular O’nu Ceza Kanunu adlı oyunlarına davet ederler. Ancak o zamanlar, Türk kadınlarının sahneye çıkmalarının yasak olması nedeniyle, Ermeni oyuncular görev almaktadırlar oyunlarda. Bunu öğrenen Mustafa Kemal : “Oyunlarınızda Müslüman Türk kadınlarına neden rol vermiyorsunuz?” diye sorar Muvahhit Beye. Bunun üzerine aynı zamanda bir film oyuncusu da olan Bedia Hanım, oyundaki rolüne bir gecede hazırlanıp ertesi gece sahneye çıkar ve Ceza Kanunu‘ndaki Sacide rolünü başarıyla oynar. Oyun bittiğinde de izleyiciler tarafından beğeniyle alkışlanır dakikalarca.
Böylelikle, Cumhuriyet döneminde sahneye çıkan ilk Müslüman Türk kadını olarak da diğer kadın sanatçılara öncülük etmiş olur Bedia Muvahhit.
Ceza Kanunu’nunda dikkati çeken bir diğer unsur öz Türkçe’nin yetkinliğidir. Kurduğu Mitos Boyut Yayınevi’yle Tiyatro repertuarına 500 ‘ e yakın kitapla yerli ve yabancı 800 dolayında oyun metnini kazandıran T.Yılmaz Öğüt’e bu noktadaki çalışmasından ötürü tebriklerimi sunarım. Ahmet Vefik Paşa’nın Zoraki Tabip, Teodor Kasap’ın İşkilli Memo, Recaizade Ekrem’in Çok Bilen Çok Yanılır, Ali Bey’in Ayyar Hamza, Geveze Berber, Misafiri İstiskal ve Kokona Yatıyor ve Feraizcizade Mehmet Şakir’in İlk Göz Ağrısı adlı oyunlarını da günümüz Türkçesi ile yeniden düzenleyen T.Yılmaz Öğüt’ün Ceza Kanunu’nda da aynı başarılı ve yararlı çalışmayı yapmış olması Türk Tiyatro repertuarını zenginleştirmiştir.
Oyunun yazarı İbnürrefikAhmet Nuri Bey,(1874-1935) Darülbedayi´nin (İstanbul Şehir Tiyatrosu) ikinci kuruluşunda (1915) yönetim kuruluna üye seçilmiş, 1919-1922 yıllarında, art arda kendi yazdığı, uyarladığı, çok tutulmuş, defalarca oynanmış, vodvil ve komedileriyle o yılların sanat hareketlerinde ön planda yer almayı başarmıştır. İbnürrefik Ahmet Nuri Bey, Türkiye’de Soyadı Yasası çıkınca kendisi için Sekizinci soyadını alır. Bunun nedeni ise 20 oyunundan en çok sevdiği beş oyununun ilki olan “Sekizinci” etken olmuştur bu duruma. Yazarın en çok sevdiği bu beş oyununu da araştırmacı Sayın Metin And Meşrutiyet Döneminde Türk Tiyatrosu adlı kitabında şöyle sıralamıştır:
“1-Sekizinci 2- Ceza Kanunu(1930) 3-Hisse-i Şayia 4-Son Altes ve 5- Zühal Burcunda.”
* * *
Diyarbakır Devlet Tiyatrosu’nun Ceza Kanunu uygulamasına gelince…
Vodvil (Dolantı komedisi) türüne çok iyi bir örnek olan oyunu Ankara Devlet Tiyatrosu sanatçılarından Volkan Öğüt başarı ile yönetmiş. Hemen bütün oyuncular göz dolduran oyunculuklar sergiliyorlar. M.Lebib Gökhan, Serkan Ekşioğlu, Ali Çelik, Şivan Binici, Hatice Sezer, Duygu Zade Erçağ, Selda Özler, Özden Gököz, Faruk Acar, Sebahat Kızılkaya, Ercan Kılıçarslan alkışı fazlasıyla hak ediyorlar.
Amberi rolü ile Lebip Gökhan; kıvrak zekalı, çapkın edalı, pratik zekasını derin aldatış kurgularına kanalize edip yüzeysel buluşlarla oyunlar oynayan, oynarken düşüp kolunu bacağını kıran, ihanetin komik hallerini yansıtan “küçük erkek” modelini öylesine başarı ile yorumlamış ki neredeyse, aldatma olgusunu; duygusal bir fiziksel sömürü olarak değerlendiren kadın seyircilerin hışmına uğrayacaktı! Birden Sacide’ci bir havaya büründü salon! Bunda Hatice Sezer’in inandırıcılığının rolü de büyüktü doğrusu. Öylesine derin, tipik, kocasına inancı ile yaşayan kadınımızdı ki; “benim kocam asla yapmaz, güveniyorum ona” edası ile hem gururlu, hem zayıf, hem de gerçekten güçlüydü. Duygu Zade Erçağ “Karolin” rolündeFransızca aksanıyla arada kalan kadın rolünü başarılı bir kompozisyon çizerek canlandırırken, Serkan Ekşioğlu (İrfan) ve Şivan Binici (Halim) rollerinde göz dolduran oyunculuklarıyla renklendirdiler oyunu. Büyükanne Leyla’da ise neredeyse trans halinde rolünü yaşayan Selda Özler’i, damat adayı Ziver rolünde yine başarılı bir oyunculuk sergileyen ve sevgili Kemal Sunal’ın o sempatik yalın duruşunu bizlere anımsatan Faruk Acar’ı, Sadberk’i tamamlayıcı oyunculuğuyla canlandıran Özden Gököz’ü kutlarken, Avukat Sebati’yi mükemmel denilecek bir performansla canlandırarak seyircinin büyük beğenisini toplayan Ali Çelik’i özellikle kutluyorum.
Oyunun dekoru, (konusunda evrensel yaratıcılığı yakalamış olan) Murat Gülmez‘e ait. Oyunun kostümlerini titizlikle gerçekleştiren ad Sevgi Türkay’a, ışık düzenini başarıyla kotaran ad ise İzzettin Biçer’in imzasını taş ıyor.
Oyunun başarılı müziklerini ise ülkemizin en önemli kompozitörlerinden Cem İdiz gerçekleştirmiş.
Adalet sistemindeki çarpıklığın ele alınıp gösterildiği bir önemli oyun olan Ceza Kanunu’nu; bir kanun ezgisi eşliğinde, başta yasa koyucular olmak üzere, herkesin izlemesini salık veriyorum…
Bir yanıt bırakın