Ken’dini farketmek… Bayram, bayram gibiyken… Ruh Su gibiyken… Duygular Çocuklar ve Ben.

imageRamazan ayı bitti. İnşallah en iyi şekilde değerlendirmişizdir. İnsanların oruç tuttuğu, namaz kıldığı, dualar ettiği, ibadetin bol bol yaşandığı bu ay’da büyük bir sinerji meydana geldi. Bu enerji akışında hem pozitif hem negatif etkiler ortaya çıkmaktaydı. İnsanlar göreceli kabul ettiği iyi haller ile kötü hallerine bakacak. Bu ay boyunca ektiği her şeyi özellikle duygu boyutunu önümüzdeki hafta itibariyle hasat edecek. Bu yüzden bu bayramı tam bir dönüştürme zamanları olarak değerlendirmeye karar verdim. Çünkü bu bayramımız, geçirdiğimiz ramazan ayının hasatı oluyor. Sonra bunun ceremesini ise bu önümüzdeki günlere doğru görüyor olacağız…

Bu sebeple; duygu hallerine bakış önemli. Ve neyi neden yaptığımız. Bu “zen” öğretisinde geçer. ‘Duygulara içinizin derinliklerinden bakın ve izleyici olun’ der. Ben şahsen duygu dünyası ile uzuun zamanlardır haşır neşir olan ve bu konuda özellikle hem kendi üzerimde hem de etrafımdaki insanlara deneyler yapmış olan biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki ; duygu dünyasının üst bir level haline geçebilmek istiyorsak önce bu duyguların niye var olduğunu anlamamız gerek. Bu konuyu çocuk oyunlarımda özellikle ele almayı tercih ettim. Çünkü çocukların saflığı ve büyüklerle olan ilişkileri duygu halleriyle gerçekleşiyor. Onların dünyası daha çok bu düzlemde. Örneğin ; bir PAPİ var “Düş Kelebekleri”adlı oyunumda bir duygusal bir duygusal. Eh bunun da sebepleri var tabii! Düşünün Kanatsız bir kelebek nasıl hissedebilir?

Sonra “Dragon Zetalar Düş Kelebeklerinin Peşinde” adlı oyunumda, Zetalar I’n geçmişlerini arama yolculuklarında duygu deneyi yaparak keşifler yaparlarken PAPİ’nin kanatlarla tanışmasına tanık oluyoruz…

İnsanlar için de geçerli bu. Görünmez kanatlarımız var. Yani tek başımıza uçabilmeyi öğrenemez isek “bağımlı” ilişkiler yaşarız. Bu duygu dünyanıza nasıl yansır peki?
Bu da ayrı bir araştırma konum. Şimdi bayrama, bayram arefesine dönelim. Afere günü benim doğum günümdü. Bir kaç gün öncesinden sacede fiziksel ruhsal oruç değil bir de üzerine “sus” orucu tuttum. Ayın 27 si aynı zamanda yeni aydı ve de kadir gecesi zamanlarıydı. Kendi Kadrini kıymetini bilmek, kadir kıymet bilmek, hem ken’dini de bilmek hem de insanlığa yüce Allah’ın lütfettiği Kur’an-ı Kerim in ışığının yayıldığı zamanların kıymetini kadirini bilmek çok önemli…

Tabii bu büyük kozmik enerji akımının duygu dünyamızda yarattığı etkileri düşündüm. Karanlıkta kalmış henüz aşamadığımız duyguların bizleri nasıl esir alabildiğini alabileceğini keşif yolculuğumda bu günler sıkı açılımlar yaptı. Kısaca anlatayım.
Doğum günümden bir gün öncesi kendimi dışarıya kapadım. Doğum saatim olan 27 Temmuz’un akşamına kadar. Evren bana çeşitli şekillerde dostlarım aracılığı ile davetler yolluyordu buarada…
İnşallah arkadaşlarım, dostlarım beni anlayacaklardır. Etrafımdaki insanlar bana hep ezber bozan biri olduğumu söylerken belkide kırılganlıklarını saklıyorlardır… Ne kişisel almayı ne de kişisel alınmasını istemem… Oysaki sadece kendimle uğraşan biriyim. Kendi içime yola düşmüşüm…

Sadece Allah’tan gelecek olan ecri talep etmek… Bu dostların aracılığıyla gelecek olan hediyeler değil tamamen ruhsal bir farkındalık hediyesi talebiydi. Elbette dostlarımın kendileri başlıbaşına birer hediyedir benim için. Her ne kadar güzel sürprizlerden hoşlanan bir yapım olsa dahi, yinede onlarla buluşmak bir araya gelebilmek için doğum günümü bahane edip bir etkinlik bir parti düzenlemeyi düşünürken sonradan bazı içsel nedenlerle kararımı ilahi mekanizmaya uyumladım…
Oruç devam etti. Fiziksel ve duygusal bedenlerin uyumlanması için… Denge için…

Gündüz babam ile buluşup ona teşekkür ettim ruhsal alemde. Onu çok sevdiğimi söyledim. İşte hüzünlü saatlerle geçirdiğim günlerde bu hüznün aurasını hissederken ailemle güzel bir iftar yemeğinde buluşmak iyi geldi… Sonrada anneme teşekkür…

Ama hüzün devam ediyordu. Ortaya çıkması gereken bir gölge nokta hüzünün kaynağı… Sonra çok sevdiğin bir insana duygunu aktarmak… Beklenti modundan çıkma anları…
Akşamın son saatlerinde insanların bayram telaşlarının arasında şehrin gürültüsünü duymadan ağaçların toprağın kokusu imgemde, hızlı adımlarla yalnız başına yürüyüş yapmak, derin nefesler almak duygu dünyama iyi geldi.
Tek başına yürüyüşü bir de yağmur yağarken yaparım müthiş iyi gelen bir şeydir. Bunun nedenini de birazdan açıklayayım.

Eve döndüm. Bu bayram hazır tatlı alınmasını istemedim. Kendim yaptım. Mutfakta bir şeylerle uğraşmakta iyidir. O anlarda cevapları aldım. Yani Hediyem geldi çok şükür:) sakin sakin bir adım daha farkındalık moduna geçiş başladı…Yeniden doğuş anları…keyif hali patlamaları…Sonra su. Su elementi duygu dünyasıyla bağlantılıdır. Su ile temas iyidir.

Ruh su gibidir… Bununla ilgili yaptığım özel bir çalışmayı belki bir oyunumda ya da bir yazımda işlerim…

Evet su. Yağmur. Rahmet. Ecrin. Kadir, kıymet. Nimet. Farketmek ve duyguların dönüşümü… Sabır…Allahın bu güzel armağanları; Ramazan ayı sonrası gelen bayram havası yani birlik, toplanma, muhabbet duygularının yansıması ve tüm güzel isimleri; Gazze, Rojava, dünyanın çeşitli yerlerinde olan tüm acı çeken bizim diğer parçalarımızla birlikte, tüm dünyanın tüm beşeriyetin üzerine yağsın…

negatif duygularımız dönüşüp ışık olsun…

 

 

 

ASmİN Singez
28.07.2014

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

*