Amed; Amidi, Amid, O’mid, Emid, Amide, Kara Amid, Diyar-ı Bekr

Amed;

Amidi, Amid, O’mid, Emid, Amide, Kara Amid, Diyar-ı Bekr,

Diyarbakır…

Diyarbakır, yüzlerce yıllık geçmişiyle ve sahip olduğu kültür ve sanat hazineleriyle, derin ve köklü bir kültürel mirasa sahip olmayı başarmış bir kenttir. Ve de sanatı ve sanatçısıyla hayata karşı duruşunu bir görev olarak hep cömertçe sunmayı bilmiştir… Her ne kadar ülke genelindeki siyasi karmaşa nedeniyle duraksamalara uğramış olsa da, hem Cumhuriyet öncesinde hem de sonrasında; kültür, sanat, sosyal yaşam ve tiyatro bağlamında çok başarılı örnekleriyle yer almayı da başarmıştır bu kent.

Kültür sanat panoramasına bu kentin ışığından baktığımızda; özellikle son yıllarda haftalık, aylık ve periyodik olarak gerçekleşen etkinlikleri ya da yılda birkaç kez kent insanıyla bütünleşen sanat olaylarını dolu dolu yaşamakta olduğumuz gerçeğini görüveririz hemen. Bana kalırsa, yaygın ve halkla bütünleşen bu etkinlikler, kentin gerçek kimliğini bulmak için verdiği savaşımı da simgelemektedir çoğu kez. Kaldı ki kentimiz, hem yerel, hem de evrensel kültüre açık bir yapı içermektedir. Çünkü yüzyıllar öncesine dayanan zengin bir entelektüel ve etnik bir harca sahiptir bu kent. Yoksa çok sayıda edebiyat insanının bu kentten çıkmasının başkaca bir nedeni olabilir mi?

Sonuçta bu kent; yetiştirdiği yazar, şair, sanatçı, kültür ve düşün insanlarıyla ülkemiz kültürünü farklı renklerle zenginleştirmektedir.

Bugün hangi noktadayız? Daha canlı, daha üretken bir konuma nasıl geçebiliriz? Bu bağlamda halkta ciddi bir ilgi olmasına karşın, kültürel ve sanatsal canlılığın istenilen düzeye ulaşması için öncelikle neler yapılması gerekmektedir?

Bu sorulara vereceğimiz doğru yanıtlar özlenen noktaya gelmemizde de etken olacaktır.

Öncelikle genel duruma bir göz atalım…

Kentimizin köklü, eğitim düzeyi oldukça yüksek bir Üniversitesi var. Müzik Bölümü de var üniversitemizin. Henüz beş yaşında… Gecikmeli de olsa yine de şükrediyoruz buna… Ancak bu kırk iki yıllık yüksek öğrenim kurumumuzda henüz bir Tiyatro Bölümü yok…

Oysa tiyatro bağlamında onlarca amatör ve özel topluluk ile bu etkinliklere omuz veren sivil toplum kuruluşları da var kentimizde. Daha da ötesi kültür ve sanat projelerine uygulama bağlamında destek veren merkezlere de sahibiz.

Özellikle Diyarbakır Devlet Tiyatrosu ile Diyarbakır Belediyesi Şehir Tiyatrosu’nun da yıllardır kentte ve çevrede etkinlik göstermesi, kentin bu bağlamdaki canlılığına büyük katkı sağlıyor. Özellikle Diyarbakır Devlet Tiyatrosu’nun yıllık repertuar düzenini başarıyla sürdürmesinin yanında, Diyarbakır kökenli büyük oyun yazarı Orhan Asena anısına her yıl “Nisan-Mayıs” aylarında gerçekleştirdiği “Orhan Asena Tiyatro Festivali”, birçok ilden gelen tiyatro topluluklarının varlığıyla kentimizi gerçek anlamda zenginleştirmeyi sürdürüyor…

Her yıl Büyükşehir Belediyesi tarafından gerçekleştirilmekte olan “Diyarbakır Kültür ve Sanat Festivali”yle de bir başka mevsim yaşanıyor kentimizde. Renkler doğuyor yeniden, sesler yükseliyor… Dört bir yandan kente gelen yüzlerce sanatçıya ve sanatsevere, uyum içinde yüzyıllarca ev sahipliği yapmış olan yöremizin kucağı hep açık kalıyor. Sonuç olarak da her kesimin kendi rengini ve kendi sesini bulabildiği bir coşkuya dönüşüyor bu etkinlikler… Renklerin sesidir bu, her birinden kendine özgü tonlarda, değişik tınılarda; özgünce, özgürce atılan vaveylalar duyulan…

Sanatla kalın.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

*